Welcome to Our Website

Parayla Saadet Olmuyormuş! İş Hayatıyla Özel Yaşamınızın Dengesini Kurabiliyor musunuz?

İş-özel yaşam dengesi, dünyada sanayi devriminden bu yana her dönem tartışılan bir olgu oldu. Tarihten bu yana giderek kısaldığı görülen çalışma saatlerinde yine de gelişime tam anlamıyla uyum sağlamak zor oluyor. Artık iletişim çağında daha fazla enformasyona maruz kalmak yorucu olurken, pandemiyle hayatımıza giren uzaktan ya da evden çalışma iş ve özel yaşam dengesini girift hale getirince denge kurmak zorlaştı.

Kaynak: https://www.acarbaltas.com/is-ozel-ya…

Önce çalışma saatlerinin tarihine ve Türkiye’nin yerine bakalım. Grafiklerle başlıyoruz.

ourworldindata.org

Türkiye verisi 1970’lerden başlıyor. O yüzden önce kapitalizm en büyük temsilcileri ABD ve İngiltere’ye bakalım. 1870’li yıllarda ABD’de insanlar yılda 3 bin 96, İngiltere’de de 2 bin 755 saat çalışıyormuş. O dönem 1. sırada 3.483 saatle Belçika var. 

1970’lerde Türkiye’de 2.086 saat çalışılırken, 1. sırada Japonya 2.137 saatle görülüyor. ABD’de 1.891, İngiltere’de 1.871 ve Belçika’da 1.889 saate düşmüş. 

2017’deyse birinciliği Çin alıyor. Çin’de 2.174 saat çalışılırken, Türkiye’de 1.832 saatle yine ikinci sırada. ABD 1.757 saate gerilese de 3. sırada, İngiltere 1.670 saat, Belçika da 1.544 saate gerilemiş.

Bu çiçekli görsel de OECD’nin Better Life Index’inden yani “daha iyi bir yaşam mümkün” diyor Bob Marley.

www.oecdbetterlifeindex.org

İş-yaşam dengesinde (ya da dengesizliğinde demek daha doğru) Türkiye, OECD ülkeleri içinde Meksika, Kolombiya ve Kosta Rika’nın ardından 4. sırada geliyor.

Bu ? grafiğin alt kırılımlarına ? bakıldığında da Türkiye’nin uzun saatler çalışma konusunda Meksika’dan sonra 2. sırada geldiği, boş vakit konusundaysa “görece” daha iyi konumda olduğu görülüyor.

www.oecdbetterlifeindex.org

Gelelim olayın psikolojik boyutuna! İş ve özel yaşamın dengesi hayatın da doyumuyla ilgili olurken, zamanın büyük bölümünün geçirildiği iş ortamında olumsuz duyguların, yaşam doyumu ve özel hayatlarını olumsuz etkilediğini belirtiyor.

Prof. Dr. Acar Baltaş, ‘İş-Özel Yaşam Dengesi ve Mutluluk’ başlıklı makalesinde anlatıyor. 

İstanbul’da çalışanları kapsayan İstanbul Üniversitesinden Doç Dr. Murat Şeker’in araştırmasında, iş hayatlarını 1-10 arasındaki bir ölçekte değerlendiren kullanıcılar, 6,41 puanla ‘kısa zamanda fazla iş yüküyle’ meşgul olduklarını ve 6,27 ile işlerinin çok stresli olduğunu belirtiyor. 

‘İşimi severek yapıyorum’ diyenler 5,50 ortalamayla alt sıralarda yer alırken, yaşam doyumunun çalışanları mutlu edecek bir iş ortamından geçtiği anlaşılıyor.

Dan Buettner tarafından National Geographic’in dünya çapında yürüttüğü “Mutluluk- Mavi Bölgeler Yöntemiyle Mutluluğu Bulmak” olarak Türkiye’de de yayımlanan kitabında, mutluluğu etkileyen unsurlar, içinde yaşanılan toplum, iş ortamı, sosyal hayat, finansal koşullar, ev ve benlik algısı olarak altı alanda ortaya çıkıyor.

Çalışma hayatı birçok açıdan insanın yaşam doyumu üzerinde etkilidir. İş ortamı bir yandan sunduğu sosyal çevre ile doyumu etkilerken, diğer taraftan sağladığı finansal koşullar da barınma koşullarını belirler. 

Sadece çalışma alanlarında yapılacak düzenlemeler insanları mutlu etmeye yetmezken, son yıllarda mutluluk konusunda yapılan araştırmalar, mutluluğun kaynağını, beyinden ve düşünce biçiminden aldığını gösteriyor.

Sonja Lyubomirsky’nin “Nasıl Mutlu Olunur?” adlı kitabında, mutluluk duygusunun yüzde 40 düşünceler, davranışlar ve karakter tarafından belirlendiği görülüyor.

Yüzde 50 genetik yatkınlık, yüzde 10 çevre ve dış faktörler etkili oluyor. En ağır travmalarda dahi ortalama 6 aylık bir sürede kişiler eski mutluluk seviyelerine dönüyor.

‘İnsan beyni geleceği isabetli tahmin etmek konusunda yetersiz, geçmişi değerlendirmek konusunda da başarısızdır’ diyen Baltaş, iş hayatı ve çalışmanın, para kazanmak ve hayatını sürdürmek için katlandığı bir şey olmaması gerektiğini vurguluyor.

Çalışmanın insana kimlik kazandırdığı ve işe yarar hissettirdiği bir gerçek.

Kurumların kâr elde etmek için, insanlarında anlamlı bir hayat sürmek için var olduğunda yola çıkarsak, günümüz dünyasında vardığımız bilinç seviyesinde, çalışanlara ‘hayatlarının sadece işten ibaret olduğunu’ düşündürmek ve böyle bir performans beklemek gerçekçi, insani ve ahlaki olmuyor. 

İnsan davranışlarına, hayatı boyunca üç temel güdü yön veriyor. Toplum içinde yaşamak, rekabet ve anlam bulmak. İşte iş-özel yaşam dengesi de böylelikle önem kazanıyor. Çünkü iş hayatı insanların anlam duygusunu bulmaları için önemli bir fırsat veriyor.

Her işte para kazanmak dışında anlam bulmak zor olsa da ünlü gazeteci Çetin Altan’ın da dediği gibi, “İnsanın bir işi yaparken aldığı zevk, o işten kazandığı parayı harcarken aldığı zevkten fazlaysa, kişi mutlu olur” sözleri yerini buluyor.

Ekonomide mikro ya da makro sorunlu dönemlerde, bir işte çalışmak memnuniyet verici olabilir. Ancak uzun vadede işin sağladığı tatmin, gelirle doğru orantıda olmaz.

Yapılan araştırmalarda kişinin sınırlarını zorlayan, yeteneklerini ortaya koymasına imkan veren ve başarı duygusu yaşatan bir işte, kişilerin daha mutlu olduğunu ortaya koyuyor. 

Uzun dönemde, kişinin anlam bulduğu ve değerleriyle uyumlu bir iş, ücret, gösterişli çalışma ortamı ve bir unvandan çok daha fazla doyum sağlıyor.

İnsanların bir işten aldıkları doyumu belirleyen üç etken var:

  • ‘Pleasure’ (zevk) yani yatkın olduğu işi yaptığı için işten zevk almak,

  • ‘Progres’ (gelişmek) kısaca işe kendinden bir şey katmak, 

  • ‘Purpose’ (amaç) yani yaptığı işte anlam bulmak.

Bir önemli nokta da kişinin iş ortamında, uyumlu çalışma arkadaşlarının olmasıdır. İş ortamında iyi arkadaşlık ilişkileri, iş doyumu üzerinde doğrudan etkili olurken, ikinci sırada da yaptığı işte başarı duygusu yaşamak ve takdir edilmek vardır. Orta gelir düzeyine ait olmak koşuluyla “maddi şartlar” bu iki maddeden sonra gelir.

Kişi hayattaki varlık nedeni ile yaptığı iş arasında köprü kurabiliyorsa anlamlı bir hayat yaşıyor demektir. Ruh ve beden sağlığı açısından büyük önem taşısa da, günümüz koşulları iş ve özel yaşam dengesi kurmayı giderek zorlaştırmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir